07 May

Merak Et Ki Düşünesin ve Ötesi

Benim kuşağım Maarif Takvimini çok iyi bilir. Evlerimizin en değerli eşyası ve süsüydü. Onun asıldığı duvar ile adeta evimiz dolar, zenginleşirdik. O dönemler bilgiye ulaşmak zordu ve bu takvim adeta bir kütüphane gibi bir sürü alanda bir dolu bilgi barındırırdı. Düne ait sayfayı koparmak, o günün ve sonraki günlerin sayfalarına ise garip beden hareketleriyle göz atmak – ki nedense o yıllarda duvara asılan her şey pek bir yükseğe asılırdı – anlamlı ve eğlenceli bir ritüeldi. Bazen koca bir günü dolduracak, aileyi, konu komşuyu iletişime ve birbirine bağlayacak kadar malzemeyle dolu olurdu, el kadarcık gün sayfası…

Nostaljinin tüketimle buluştuğu günümüzde hala Maarif  Takvimi var ama artık eski tadı tuzu yok. Çünkü bilgi bombardımanında yaşıyoruz ve o el kadarcık sayfanın bilgi kaynağı olma özelliği çok azaldı.

Nereden çıktı bu konu? Sizce nereye açılacak yeni penceremiz? Merak konusuna… Maarif Takvimi özünde merak duygumuzu uyandırıyor ve yıl boyu besliyordu. Tıpkı Albert Einstein’ın kendisinden bahsederken; “Hiçbir özel yeteneğim yok, yalnızca merak tutkusu olan bir insanım.” sözüyle dikkatimize sunduğu gibi ne önemli bir duygudur merak… Keşfetmeyi ve öğrenmeyi tetikler, anlamaya ve gelişime hizmet eder. İnsanı hayata bağlar.

Carnegie Üniversitesi’nde, Prof. George Loewenstein’in bir grup üniversite öğrencisi ile yaptığı bir araştırma merakın önemine ışık tutar; öğrenciler MR makinesinde iken bir grup öğrenciye sorular sorar ve arkasından yanıtlarını verir. Diğer gruptaki öğrencilerden ise soruları sorduktan sonra yanıtları tahmin etmelerini ister. Bu esnada iki grubun da gözlemlenen beyin aktivasyonları arasında büyük bir fark ortaya çıkar. İlk gruptaki öğrencilerin beyinlerinde hareketlilik pek olmazken, ikinci gruptakilerde ise hareketlilik yoğun olur. Bir anlamda ikinci gruptaki öğrencilerin beyinleri soru ile yanıt arasındaki boşluğu doldurmaya çalışır ve aynı zamanda bu öğrencilerin keyif seviyeleri de artar. Çok açıktır ki, merak insana keyif ve enerji verir.

Doğal bir merak dürtüsüyle doğarız. Nitekim merakın en saf ve doğal halini bebeklerde gözlemleriz. Her şeye dokunma, eline alıp inceleme, ağza götürme eylemleri, “Bu ne?” soruları ve ötesi sorulara evrilir. Yani merakın en temel belirtisi soru sormaktır. Soru sormanın temelinde ise düşünme vardır.

Merak et ki düşünesin! Düşün ki sorasın!

Sor ki bulasın! Bul ki olasın!

Varsayalım ki elinizde 1 ile 10 arasında ölçeklenmiş bir merak ölçeriniz var. Şimdi kendi ve ailenizin merak seviyesini ölçecek olsanız, merak ölçeriniz kaçı gösterir? Bu seviyeyi kendinizde ve ailenizde artırmak adına neler yapabilirsiniz?

Merakınız bol olsun, hep olsun! Peki nasıl olsun?

Kendinize, çevrenize, topluma ve evrene fayda sağlayacak ve değer katacak meraklarınız olsun!

 

Çakır Dilek Yunar