24 May

Tutkularımız Olsun!

Bugün sabah içimde coşku ve heyecanla uyandım, bayram sabahında gibiydim. Sanki içimdeki çocuk uyanmış ve tüm bedenimi kaplamıştı. Hızla hazırlanıp, koştur koştur yola koyuldum ve yolda ben bu duyguyu ve bu duygunun bana yaşattığı tüm halleri sevdiğimi fark ettim yeniden… Neydi bana bu halleri yaşatan?

2008 yılında yaşam bana bir davetiye göndermişti. İlk davetiyeyi, ben bunu biliyorum ve ihtiyacım yok diyerek kabul etmemiştim. İkinci davetiyeye de bir bahane bulmuş, geri çevirmiştim. Aynı konuda üçüncü davetiye geldiğinde ise “hayırdır inşallah var bunda bir hikmet” deyip davete icap etmiştim. İcap etmiştim ama hala davetin anlam ve önemini henüz idrak etmemiştim. Neydi davete konu olan?

Yaşam davetlerle doludur, bunları bazen görür, bazen de görmeyiz. Daveti görenler- görmeyenler; duyanlar-duymayanlar, icap edenler-etmeyenler, anlam ve önemini kavrayanlar-kavramayanlar gibi bir sürü seçenekleri ve seçimleri barındırır. Davetler bazen hediye mahiyetindedir. Adeta altın tepside sunulur. Şükürler olsun ki ben sözünü ettiğim daveti gecikmeli de olsa görmüş ve kabul etmiştim. Öte yandan kim bilir hangi davetleri fark etmemiş ya da kabul etmemiştim?

Sözünü ettiğim davet, koçluk yolculuğuma davetti. 2008 yılında sadece kişisel gelişim olsun niyetimle katıldığım koçluk eğitiminin 4. gününde Profesyonel Koç olmaya ve yaşamım boyunca bu odakta çalışmaya karar vermiştim. O gün bugündür Profesyonel Koç’um ve ilerleyen zamanda işimin de ötesinde yaşam felsefem haline geldi. Bugünkü sevincim de, temsil ettiğim koçluk okulumun yeni bir eğitim günü olmasından kaynaklanıyordu.

İşim yani koçluk benim için bir tutkudur. Nedir tutku? Türk Dil Kurumu, yüksek isteklilik hali diye tanımlıyor. Benim için tutku, yaşam pusulamız olan değerlerimizi barındıran, besleyen ve dışa vurumunu destekleyen ruh halidir. Öyle güçlüdür ki, doğal ve güçlü çekilim ve nihayetinde pozitif sonuç yaratır. Kendi kendini besler, geliştirir ve büyütür. Sihirli bir cesaret de barındırır. Tıpkı Muhammed Ali’nin şu sözünde işaret ettiği gibi; “Şampiyonlar salonlardan çıkmaz. Şampiyonlar içlerinde tutku, hayal ve amaç olan insanlardan çıkar.” Peki kaç kilo tutku insanı şampiyon yapar?

Mevlana’nın söylediği gibi; tutkusu olan insanın gönlüne ay da doğar, güneş de…

“Ay doğmuyorsa yüzüne,

 Güneş doğmuyorsa pencerene,

 Kabahati ne Güneşte ne de Ayda ara!

 Gözlerindeki perdeyi arala!”

Anlamlı yaşamak için, tutkularımız olsun yaşamda! Peki kaç kilo olsun? Gönlümüze ay, penceremize güneş doğuracak kadar… Belki de en önemlisi gözlerimizdeki perdeyi aralayacak kadar…

Çakır Dilek Yunar