10 Haz

Nötr Olmak

Yıl 2008, Erickson Koçluk Eğitiminde “nötr olmak” kavramıyla ilk kez tanışmış ve anlamaya çalışmıştım. Ve bugünlerde çevremde, bu kavramı bilmediği için kendine ve çevresine hayatı zorlaştıran örnekler dikkatimi çekiyor. Buradan hareketle sizlerle bu kavram üzerinden yeni bir pencere açmak istiyorum.

Beynimiz her şeyi anlamaya, anlamlandırmaya çalışırken, evriminden getirdiği alışkanlığının sonucu olarak, olan biten herşeyi, tehlikeli-tehlikesiz, doğru-yanlış, iyi-kötü gibi etiketleyip, kategorize edip, bizi riskten korumaya programlanmış durumda. Öte yandan neyi nasıl algıladığımıza bağlı olarak, etiketlendiriyor, varsayımda bulunuyor, genelliyor, senaryo yazıyor, boşlukları dolduruyor. Üstelik tüm bunları otomatik pilot modunda gerçekleştiriyor. Bizler de genel olarak otomatik pilotta kendi kendimize yarattığımız bu illüzyonun içinde yaşıyoruz. Bunu iyi örnekleyen bir Lao Tzu (Çin Filozofu) hikayesi var;

Köyün birinde bir yaşlı adam varmış. Çok fakirmiş ve dillere destan bir beyaz atı varmış. Kral, bu at için yaşlı adama neredeyse hazinesinin tamamını teklif etmiş ama adam satmaya yanaşmamış. “Bu at benim için; bir dost, insan dostunu satar mı?” demiş. Bir sabah kalkmışlar ki, at yok. Duyanlar yaşlı adama, “Seni ihtiyar, bu atı sana bırakmayacakları, çalacakları belliydi. Krala satsaydın, ömrünün sonuna kadar beyler gibi yaşardın. Şimdi ne paran var, ne de atın” demişler. Yaşlı adam: “Karar vermek için acele etmeyin. Sadece at kayıp deyin, çünkü gerçek bu. Ondan ötesi sizin yorumunuz ve verdiğiniz karar. Arkasının nasıl geleceğini kimse bilemez.”

Çok geçmeden at, bir gece ansızın dönmüş. Meğer dağlara gitmiş kendi kendine ve dönerken de vadideki 12 vahşi atı peşine takıp getirmiş. Bunu gören köylüler toplanıp yaşlı adamdan özür dileyip, “Sen haklı çıktın. Atının kaybolması bir talihsizlik değil, adeta bir devlet kuşu oldu senin için, şimdi bir at sürün var.” demişler. Yaşlı adam, “Karar vermek için yine acele ediyorsunuz. Sadece atın geri döndüğünü söyleyin. Bilinen gerçek sadece bu. Ondan ötesinin ne getireceğini henüz bilmiyoruz.” demiş.

Bir hafta geçmeden, vahşi atları terbiye etmeye çalışan ihtiyarın tek oğlu attan düşmüş ve ayağını kırmış. Köylüler yine gelmişler yaşlı adama; “Bu atlar yüzünden tek oğlun, bacağını uzun süre kullanamayacak. Sana bakacak başkası da yok. Şimdi eskisinden daha fakir, daha zavallı olacaksın.” demişler. Yaşlı adam, “Siz erken karar verme hastalığına tutulmuşsunuz” diye cevap vermiş. “O kadar acele etmeyin. Oğlum bacağını kırdı, gerçek bu, ötesi sizin verdiğiniz karar.”

Birkaç hafta sonra, düşmanlar büyük bir ordu ile köye saldırmış. Kral son bir ümitle eli silah tutan bütün gençleri askere çağırmış. Köye gelen görevliler, yaşlı adamın kırık bacaklı oğlu dışında bütün gençleri askere almış. Köyü matem sarmış. Çünkü savaşın kazanılmasına imkân yokmuş, giden gençlerin ya öleceğini ya da esir düşeceğini herkes biliyormuş. Köylüler, yine yaşlı adama gelmişler. “Yine haklı olduğun kanıtlandı” demişler. “Oğlunun bacağı kırık ama hiç değilse yanında. Oysa bizimkiler belki asla geri dönemeyecekler. Oğlunun bacağının kırılması talihsizlik değil, şansmış meğer!” “Siz erken karar vermeye devam edin” demiş, yaşlı adam. “Oysa ne olacağını kimseler bilemez. Bilinen tek bir gerçek var. Benim oğlum yanımda, sizinkiler askerde. Ama bunların hangisinin talih, hangisinin şanssızlık olduğunu sadece Allah biliyor…”

Bu hikaye burada bitmiş, kıssadan hisse her birimize düşmüş…

Nötr olmak, olanı olduğu gibi görmektir. Yani bireysel ve toplumsal algımıza ve alışkanlıklarımıza dayalı varsayımlarımızdan, senaryolarımızdan, etiketlerimizden, giydirmelerimizden bağımsız, yorumsuz kalmaktır. Bir anlamda bütün bunlardan özgürleşip, sadeleşmek ve hafiflemek demektir. Adeta kendi cennetimizi yaratmak demektir.

Deneyin, farkı fark edin!

Çakır Dilek Yunar