Kötü Hava Yoktur, Yanlış Giysi Vardır!
Umarım stres seviyeniz düşüktür ve yönetebiliyorsunuzdur. Zira bu hafta, yönetici ve öğrenci koçluklarında “stresi yönetmek” konusunun öne çıktığını deneyimledim. Nedir bu stres? Sürüngen ve duygusal beynin kıskacında kalma halleridir. İlkel insan mağarasından çıktığı zaman güvenliği tehdit altındaydı. Bugünün insanı ise aynılığından/rutininden çıktığında tehdit altında hissedebiliyor. Sol beyni devreye girip, “ya bu olursa, ya şu olursa” şeklinde iki uç seçenek arasında analiz etmeye, kendini koruma içgüdüsüyle senaryo ve varsayımlar üretip, en olumsuza hazırlanmaya, gardını almaya çalışıyor. Bu süreçte stres tüm vücuda yayılırken, kişinin yönetimi sürüngen ve duygusal beyne geçiyor ve beynin büyük potansiyelini devre dışı bırakıp, sentez yapamaz, bütünsel düşünemez hale getiriyor… İlkel insanın, vahşi hayvanlara, doğanın çetin şartlarına tepkisini, modern dünyada trafikte diğer sürücüye, mailimize düşen toplantı davetine, biten kahveye, çalışmayan asansöre, yanıt alamadığımız telefona gösteriyoruz.
Yakın geçmişte bir süre yurt dışında yaşadım ve oradaki insanların yaşamının ne kadar stresten uzak olduğunu gözlemledim. Metropol ise metropol, aynı yüzyıl ise evet aynı yüzyıl. Ne farklıydı? ALGI… Stres, neyi nasıl algıladığımız ile direkt ilişkilidir. Mesela; bugün yaz yağmuru yağdı, ortalık bir anda suyla doldu. Caddenin trafiğinde kornalar, yayaların koşuşturmaları arttı, herkes yağmurdan kaçıyordu. Taksi durağındaki 3 taksi bir anda yok oldu. Oysa Kanada’nın bol yağmurunda insanları yağmurdan kaçarken görmedim, aksine yağmurun altında pusetteki bebeği ile normal hızında yürümeye devam edenleri gördüm. Yağmuru dost olarak algılıyorlardı. Biz de çocukluğumuzda yağmur suyu birikintisinde oynardık, büyüdük ve “yağmura yakalanmamayı ya da tutulmamayı” öğrendik.
Sizi neler strese sokuyor? Strese sokan durumlara göz attığınızda, neyi nasıl algılıyorsunuz ki stres seviyeniz yükseliyor? Algınızı nasıl değiştirirseniz, stres seviyenizi düşürürsünüz, hatta ortadan kaldırırsınız? Öncelikle, bir şeylerin sizi strese soktuğunu ifade edip, buna inanmaktan vazgeçin. Bu bakış açısı, aynı çocuğumuz kafasını sehpaya vurduğunda “masanın yüzünden” deyip masayı dövmemize ya da sınav sonucuna “öğretmen kırık not vermiş” dememize benziyor. Sizi, “o ya da bu beni strese sokuyor” yerine “ben strese giriyorum” deme sorumluluğuna davet ediyorum. Nitekim aynı şartlardaki insanların, farklı stres seviyesi sergilemesi hatta hiç sergilememesi bu yüzdendir.
Stres de bir duygu durumudur ve diğer duygular gibi bulaşıcıdır. Stresinizi kimseye bulaştırmayın, kimsenin stresini de almayın. Bunun için gerekli duygu hijyenini sağlamak herkesin bireysel sorumluluğundadır.
Stres deyince hep aklıma Japonya’daki Tsunami felaketi sonrasında upuzun market kuyruğunda sakince bekleyen ve sadece kendisine yetecek kadar alışverişini yapan Japonların videosu gelir. Bu nasıl bir duygu hijyenidir! Sevdiğim bir Estonya atasözü bu durumu net olarak ifade eder; “Kötü hava yoktur, yanlış giysi vardır!”
İyi haber, her duygu gibi stresi de hızla değiştirip, dönüştürmek mümkündür. Bunun için pek çok yol, yöntem var. Nereden başlamalı? Nasıl ilerlemeli? Onu en iyi siz bilirsiniz. Benim söyleyeceğim ise koçluk almayı deneyebilirsiniz.
Çakır Dilek Yunar